Türkiye'de Bulunan 10 Eşsiz Arkeolojik Eser

Anadolu toprakları bulunduğu jeopolitik ve tarihsel konum dolayısıyla birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetlerden günümüze ulaşan ve hala topraklarımızda bulunan birçok eser yer almaktadır. Bu eserleri sizler için derledik.
İşte bu tarihe ışık tutan muhteşem eserlerden bazıları:

GÖBEKLİTEPE T FORMLU TAŞLAR - ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ
2018 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren Göbeklitepe, bu büyüklükteki en eski anıt olmanın yanında birçok anlamda da tarihin sıfır noktasını oluşturmaktadır. İnsanın avcı toplayıcı olarak yaşamını sürdürdüğü bir dönemde, ileri düzeyde mimarlık gerektiren tapınaklar inşa etmesi tüm dünyada şaşkınlık yarattı. Tarih öncesi insanın inanç dünyasını yansıtan, animist figürlerle zenginleştirilmiş tapınaklar ve bu tapınaklarda bulunan dikili taşlar Göbeklitepe’yi arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden biri olmasını sağlamıştır.
Göbeklitepe'den çıkarılan aslan, boğa, tilki, turna, yılan ve insan formlu ve özel figürlerin olduğu dikili taşlar ortalama 4-6 metre yükseklik ile 10-14 ton ağırlığındadır. Bu dikili taşlar, Göbeklitepe Örenyeri'nin yaklaşık 500 metre kuzeyinde bulunan taş ocağından T formu verilerek yekpare bir biçimde yontularak tapınak alanına getirildiği düşünülmektedir. Dikili taşların üzerindeki betimlemeler zengin bir iç dünya, detaylı bir matematiksel hesaplama ve gelişmiş bir tekniğin sonucudur.
Göbeklitepe'den sonra Neolitik insanının bilinenin aksine daha gelişmiş bir el becerisi, mimari ve matematiksel bir zekâya sahip olduğu kanıtlanmıştır. Orjinallerini Göbeklitepe Örenyerinde görebileceğiniz dikili taşların bire bir kopyalarını Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde görebilirsiniz.

CELSUS KÜTÜPHANESİ - İZMİR EFES ÖRENYERİ
2015 yılında UNESCO Dünya Mirası’na giren Efes’in en gösterişli yapılarından birisi olan Celsus Kütüphanesi, Konsül Gaius Julius Aquila tarafından babası Asya Genel Valisi Celcus Polamaeanus adına MS.117 yılında bir anıt mezar olarak yaptırılmıştır. Yapı, hem kütüphane hem de mezar anıtı olarak bilinmektedir.
Yapının, oldukça gösterişli mimari süslemeleri olan ön cephesi dört çift sütunla taşınmaktadır. Her çift sütunun arkasında birer niş, arasında birer kapı ve pencere bulunmaktadır. İki kenarında heykel kaideleri bulunan cepheden kütüphanenin içine geçişi sağlayan üç kapı bulunmaktadır.
Yapıda, dokuz basamaklı geniş bir merdivenle çıkılan, simetrik olarak yerleştirilmiş üç kapı bulunur. Cephenin nişleri içinde dört heykel görülmektedir. Orijinalleri Viyana Efes Müzesi’nde sergilenen bu heykeller, Celsus’un erdemlerini sembolize eder. Buna göre soldan sağa Sophia: Bilgeliği, Arete: Özgüveni, Ennoia: Muhakeme gücünü ve Episteme: Bilginliği temsil etmektedir.

AFRODİT TAPINAĞI - AYDIN AFRODİSİAS ÖRENYERİ
2017 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren ve Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biri olan Afrodisias Örenyeri'nin en önemli yapısı kuşkusuz Afrodit Tapınağı’dır. Tapınağın ilk yapımı Arkaik devirde gerçekleştirilmiştir.
Tapınak, MS. 500 civarında kiliseye dönüştürülmüştür. Bu özenli ve detaylı dönüşüm, aynı zamanda muazzam bir mühendislik girişimdir. Afrodit Tapınağı’nın günümüzdeki yapısının, Geç Antik Çağ’da dönüştürülmüş olan kilise olduğu bilinmektedir.

ARSUZ STELLERİ - HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ
Arsuz Stelleri 2007 yılında Hatay’ın Arsuz ilçesinin Uluçınar bölgesinde bulunmuştur. Şu an Hatay Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Arsuz Stelleri içerdiği şahıs ve yer adları bakımından, bölgenin tarihine ve tarihi coğrafyasına ait çok bilgiyi içermektedir.
Yaklaşık olarak 2.2 metre yüksekliğinde ve 0.5 metre genişliğinde olan stellerin ön yüzlerinde kanatlı bir güneş kursunun altında muhtemelen kralı temsil eden bir erkek figürün elini tutmuş Fırtına Tanrısı resmedilmiştir.
Stellerin yazıtları birbirlerinin kopyasıdır. Metnin yazarı kendisini, Kral Manana’nın oğlu Walistin Kralı, kahraman Suppiluliuma olarak tanıtmaktadır. Yazıtta,Tahıl tanrısının ve Şarap tanrısının yardımlarıyla babasının gücünü ve adaletini aldığını söyleyerek döneminin refahına değinmektedir. Daha sonra düşman ülkelere karşı kazandığı zaferlere de değinmektedir.

ANTONİNLER ÇEŞMESİ - BURDUR SAGALASSOS ÖRENYERİ
2009 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne giren Sagalassos Örenyeri’nin içinde bulunan Antoninler Çeşmesi, Sagalassos'un en özel yapısıdır.
Roma İmparatoru Marcus Aurelius döneminde yapılan çeşme, MS. 160-180 yıllarında Yukarı Agora’nın kuzeyine inşa edilmiştir. Görkemli çeşmenin yapımında yedi farklı renkte taş kullanılmıştır.
Tek katlı çeşme 28 metre uzunluğunda ve yaklaşık 9 metre yüksekliğindedir. Her iki ucunda dışarıya doğru çıkıntı yapan sütunlu birer podyum (edikula) yer almaktadır. Çeşmenin iki ucundaki edikulaların alınlıklarında sarmal süsler kullanılmıştır. Diğer alınlıklar yarım daire ve üçgen biçimlidir. Ortalarında Medusa başı kabartmaları yer almaktadır. Çeşmenin en sağ ve en solunda ise Dionysos'a ait heykeller bulunmaktadır.

BÜYÜK ARTEMİS HEYKELİ - İZMİR EFES MÜZESİ
İzmir’e bağlı Selçuk ilçesinde bulunan Efes Müzesi, Efes Antik Kenti'nden ve yakın çevresinden çıkarılan eserlere ev sahipliği yapmaktadır. Efes Antik Kenti'nden çıkarılan yaklaşık 50.000 eser bulunmaktadır. Bu eserler arasında bulunan Büyük Artemis Heykeli ise en çok ilgiyi gören eserlerin başında yer almaktadır.
Artemis, Yunan mitolojisinde Zeus ile Leto’nun kızı, Apollon’un kız kardeşi olarak bilinmektedir. Roma mitolojisindeki adı Diana’dır. Vahşi doğanın, ormanın, avcılığın ve ayın tanrıçasıdır.
Büyük Artemis Heykeli, Anadolu’nun tarih öncesi çağlardan beri ana tanrıçası olan Kybele ile özdeşleşmiş olan bereketi temsil eder. Efes’te Prytaneum’da bulunmuş olan kolosal heykel Efes’li Artemis’in tüm özelliklerini taşır.
Tanrıçanın elbisesi, dikdörtgenimsi bölmelere yerleştirilmiş Efes’in simgesi olan arı ile aslan, koç, geyik, grifon ve rozet kabartmalarıyla süslenmiştir. Bu bezemeler tanrıçanın hayvanlar üzerindeki hâkimiyetinin göstergesidir.

ORFEUS MOZAİĞİ - ŞANLIURFA HALEPLİBAHÇE MOZAİK MÜZESİ
1980’li yıllarda Yakubiye bölgesinde yapılan kaçak kazıda günyüzüne çıkarılan eser, önce Avrupa’ya sonra ABD’ye götürülmüştür. Ünlü Orfeus Mozaiği daha sonra ABD’de Dallas Sanat Müzesi’nde tespit edilmiştir. Uzmanların mozaiği incelemesiyle Urfa bölgesinin tipik Süryani mozaikleriyle birebir benzeştiği anlaşıldı ve yapılan çalışmalarla ABD’den iadesi sağlandı. Oefeus Mozaiği Türkiye’ye getirildikten sonra bir yıl İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilendi. Daha sonra Şanlıurfa Müze Kompleksi’nin açılmasıyla beraber 1821 yıl önce doğduğu topraklara geri döndü. Mozaikte lir çalan ozan Orpheus’un etrafına toplanan çeşitli hayvanlar müziği dinlerken tasvir edilmiştir. Ozan Orpheus, orfizm denilen mistik inancın kurucusu sayılmaktadır.
Orfeus’un çok sevdiği eşi Aristaeus’tan kaçarken ayaklarına dolanan yılan tarafından sokulur ve ölür. Tanrılara yalvaran Orfeus, eşinin geri getirilmesini ister. Gösterdiği büyük çabaların sonunda yeraltı tanrısı, eşinin geri getirileceğini fakat tek bir koşulu olduğunu söyler. Orfeus’tan, yeraltı aleminin karanlığından ışığa çıkana kadar sevgilisinin yüzüne bakmamasını ister. Orfeus’un sevgilisi yeraltından çıkıp yükselmeye başlar fakat Orfeus en sonunda dayanamaz ve tam ışığa çıkacakken sevgilisini görmek için bakar. Yeraltı tanrısının koşulunu yerine getirmediği için sevgilisine kavuşamaz.

İSKENDER LAHDİ - İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ
MÖ 4. yüzyıla sonuna tarihlenen eserin İssos Savaşı sonrasında İskender tarafından Sidon tahtına oturtulan Abdalonymus’a ait olduğu düşünülmektedir.
Lahit adını eserin kabartmasında yer alan Büyük İskender figüründen alır. Dünyaca ünlü olan lahit Türk müzecilik tarihinde önemli bir yere sahiptir. Eser, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin en nadide parçalarından biri olarak sergilenmektedir.

ZEUS TAPINAĞI – KÜTAHYA AİZANOİ ANTİK KENTİ
Aizanoi Antik Kenti’nde bulunan Zeus Tapınağı MS 1. yüzyılda İmparator Domitianus döneminde inşasına başlanılmış MS 2. yüzyılda İmparator Hadrian döneminde inşası tamamlanmıştır. Bir tepe üzerine kurulmuş olan ve şehrin önemli dinsel yapısı olarak görülen tapınak dünyanın en iyi korunmuş Zeus Tapınaklarından biridir.

PUZUR İŞTAR HEYKELİ - İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ
Puzur-İştar heykeli İstanbul Arkeoloji eserleri müzesinde sergilenen Babil eserlerindendir. Yeni Babil Döneminde savaş ganimeti olarak ele geçirildiği söylenmekte olup Mari kentinden Babil’e getirilmiştir. Daha sonra İstanbul’a nakli gerçekleşmiştir.
Giymiş olduğu “Sümer paltosu” püskül ve saçaklarla süslüdür. Sarık şeklindeki serpuşunu tanrılara mahsus boynuzlarla süslemekle o zamanki krallar gibi kendisinin de ilahlaştırılmış olduğunu göstermiştir.
Puzur İştar’ın ellerinin altındaki çivi yazılı kartuşta “Heykelin sahibi ve Mari Prensi Puzur İştar” yazılıdır. Elbisenin altındaki kitabeye göre heykel; prens ve babası Tura – Dagan adına birçok tanrıya adanmıştır.